Prostat Kanseri Nedir?
Prostat kanseri, prostat bezinin kötü huylu tümörüdür. Erkeklerde en sık görülen kanser türü olmakla beraber, görülme sıklığı yaşla artmaktadır. Prostat kanseri tanısı için ortalama yaş 69-70’dir. Ancak hastalık 40’lı yaşlarda da çıkabilmektedir. Erken tanı ile tedavisi en başarılı olan, yaşam beklentisi en yüksek olan kanser türlerinin arasınında yer almaktadır.
Prostat Kanserinin Belirtileri Nelerdir?
Prostat kanseri çoğunlukla belirti vermez (asemptomatiktir). Bu sebeple hastalar genelde tanı konulduğunda büyük şaşkınlık yaşar. Şikayetleri olan hastaların da çoğunda, semptomlar iyi huylu prostat büyümesi (BPH) veya bir enfeksiyondan kaynaklanır (idrar yapmada zorlanma, yanma gibi). Prostat kanserinin kendisinin semptomlara neden olması genellikle ileri evre hastalıklarda mümkün olmaktadır, genellikle hastalığın ilerlediğinin bir işaretidir.
Prostat Kanserinin Risk Faktörleri Nelerdir?
Yaş, prostat kanseri gelişimi için en önemli risk faktörüdür. İlerleyen yaşla beraber kanser riski giderek artar. Irk ve genetik faktörler de kanser görülme riski üzerinde etkilidir. Sarı ırkta kanser daha az görülürken, zenci ırk ve birinci derece akrabalarında prostat kanseri olanlarda, kansere yakalanma olasılığı daha yüksektir. Dengeli beslenmenin ise kanserden koruyucu olabileceği belirtilmektedir.
Prostat Kanseri Tanısı Nasıl Konulur?
Prostat kanserinin tanısını koymada öncelikle kanda Prostat Spesifik Antijen (PSA) seviyesinin ölçülmesi ve parmakla rektal muayene (dijital rektal muayene – DRM) yapılması kritik önem taşır. Yüksek PSA seviyesi veya muayenede şüpheli prostat bulgusu olan hastalar, prostatta kanserli hücre olup olmadığının anlaşılabilmesi için prostat biyosisine yönlendirilir. Günümüzde gelişen teknoloji ile prostat bezine yönelik özel olarak çekilen Manyetik Rezonans (MR) görüntüleme yöntemi, Multiparametrik MR, tanıda ürologlara yardımcı olmaktadır. Bu teknoloji ile yardımıyla yapılan ve hastalar arasında “akıllı biyopsi” olarak da bilinen MR Füzyon Biyopsi, biyopside şüpehli alanlardan daha iyi parça alınmasını ve daha yüksek oranla doğru sonuç alınmasını sağlamaktadır. Normal biyoside rastgele noktolardan parça alınırken, MR Füzyon Biyopsi şüpheli alanları işaretleyerek bu noktalardan parça alınmasını sağlamaktadır.
Prostat Kanserinin Tedavisi Nasıl Yapılır?
Prostat bezi ve/veya prostat bezi ile bezin hemen sınırlarına yerleşen prostat kanserinde (lokalize kanser ve lokal ileri kanser) öncelikle tercih ameliyatla prosttın çevre dokularla birlikte alınması ve gerek görülürse lenf bezlerinin de çıkarılmasıdır. Çok nadiren, biyopside tek bir noktada en düşük derece kanser çıkan hastalarda ameliyat ertelenip hastalık izleme alınabilir (aktif izlem). Hastalığın başka organlara sıçramadığı ve ameliyat sonucunda kanserli hücrelerin tam olarak çıkarıldığı hastalar, tam şifa ile iyileşerek kanserden tamamamen kurtulabilmektedir. Hastaların yaş, kilo, önceden geçirdiği ameliyatlar, kanserlerinin özellikleri ve beklentilerine göre hormon tedavisi (hormonoterapi) veya ışın tedavisi (radyoterapi) öncelikli tedavi şekli olarak tercih edilebilir veya ameliyat sonucuna göre ek tedavi olarak da verilebilmektedir.
İleri evre hastalarda ameliyatla prostatın alınmasının yeri son derece kısıtlıdır. Bu hastalarda hormonoterapi, radyoterapi ve gereğinde kemoterapi seçenekleri planlanır.
Prostat Kanseri Ameliyatının Seçenekleri Nelerdir?
Prostat Kanseri ameliyatı temel olarak 3 şekilde yapılır: Açık, Laparoskopik, Robotik. Temelde aynı işlem uygulanmasına rağmen ameliyatı yapan cerrah ve ekibin tecrübesi ile mevcut ekipmanlar istenmeyen durumların (komplikasyonların) daha az görülmesine yardımcı olmaktadır. Özellikle hala gelişmekte olan Da Vinci Robotik Sistem ile yapılan ameliyatlarda da daha az ameliyat süresi, daha az kanama, daha az sondalı kalma süresi, daha az hastanede yatış süresi ve daha hızlı ameliyat sonrası toparlanma sağlanmaktadır.
Prostat Kanseri Ameliyatından Sonra Hastaları Neler Bekler?
Prostat kanseri ameliyatında temel amaç kanserden tamamen kurtulmaktır. Ameliyat sonrası alınan organın incelenmesi (patoloji incelemesi) sonucu eğer gerekirse tamamlayıcı tedaviler hastalara önerilebilir. Hastalığın tam olarak çıkarıldığı düşünülürse, hastalar PSA seviyesi kontrollerine çağrılmaktadır.
Prostat kanseri ameliyatı sonrası iki temel problem idrar kaçırma ve sertleşme bozukluklarıdır. Bu sebeple uygun olan hastalara sinir koruyucu cerrahi yapılmalıdır. Sinir koruyucu cerrahi ile ameliyat sonrası tam idrar tutma kontrolü (tam kontinans) ve normal cinsel yaşam (tam erektil fonksiyon) sağlanabilmektedir. Seçilen ameliyat metodu, ameliyatı yapan cerrahın tecrübesi ve yapılan merkez daha iyi sonuçlar alınmasında kritik öneme sahiptir.