
Parkinson hastalığı beyinde dopamin adı verilen maddenin salınımının ya da üretiminin azalmasına bağlı oluşan bir hastalıktır. Dopamin üreten sinir hücrelerinde harabiyet ya da bu hücrelerden dopaminin az salınması hastaların istemli hareketlerinin bozulması ile sonuçlanır. Hastalarda temel şikayetler hareketler ile ilgili olmakla birlikte, depresyon, anksiyete, bilişsel fonksiyonlarda azalma, davranış bozuklukları gibi bulgular yanı sıra yorgunluk, görmede bozulma, kilo kaybı, uyku anormallikleri ve ağrı hissi de görülebilmektedir.
Parkinson Hastalığının Belirtileri Nelerdir?
Hastalığın dört ana bulgusu vardır. Bunlar titreme (tremor), katılık (rijidite), hareketlerde yavaşlama (bradikinezi) ve ayakta duruş bozukluğudur. (postural instabilite) Hastalığın vücuttaki bulguları genellikle yavaş yavaş ve asimetrik olarak ortaya çıkar, zamanla kademeli olarak ağırlaşabilir ve vücudun her iki tarafında da görülebilir.
Titreme genel olarak ellerde görülen bir bulgudur ve istirahat halindeyken oluşur. Stresli ve heyecanlıyken olan, aşırı kahve ya da kafein içeren ilaç tüketimi sonrası gelişen ya da esansiyel tremor denilen ailevi geçişli tremor hastalığı ile görülen titremelerden ayırdetmek gerekir. Her el titremesi Parkinson hastalığı anlamına gelmez. Ancak başparmağın kontrolsüz hareket etmesi, çene ve dudakta oluşan titremeler, bacak kaslarında olan seğirmeler hastalık bulgusu olabilir. El yazısında bozulma, yazılan harflerin ve kelimelerin daha küçük veya birbirine yakın yazılmaya başlanması, parkinson hastalığını akla getirmelidir.
Konuşma hızında artış veya alçak ses tonuyla konuşma, konuşurken yüz mimiklerinin azalması ve konuşmanın monotonlaşması parkinson bulguları arasındadır.
Harekete başlama ve hareketi devam ettirmede zorlanma sık görülen bulgularıdır. Hastalar sıklıkla kısa adımlarla yürürler ve kaslarda sertleşme nedeniyle vücut ağrıları olur. Bağırsak hareketlerinin azalması ile kabızlık şikâyeti özellikle erken dönem hastalık belirtisi olabilir. Depresyon, idrara çıkma da zorluklar, ayakta duruş pozisyonunda bozulmalar ve tansiyon düşüklüğü görülebilir. Yüzde ciddi bir ifade bulunur, mimikler azalır. İleri evrelerde yutkunmada güçlük görülebilir, hastalar tükrüklerini yutamadıklarından salya ağız köşesinden dışarı akar.
Çoğunlukla 60 yaş sonrası kişilerde görülmekle birlikte ailesinde Parkinson Hastalığı olanlarda genetik nedenlerle 40’lı yaşlarda da ortaya çıkabilir. Multiple sistem atrofisi, ilerleyici supranükleer palsi ve kortikobazal dejenerasyon gibi atipik parkinson veya parkinson plus hastalıklar erken dönemlerde parkinson hastalığını taklit edebilirler. İkincil parkinsonizm denilen durum ise sinir hasarı oluşturan ilaç kullanımı, tarım ilaçları ve toksinlere maruz kalma, beyinde su toplanması ya da beyin tümörü gibi farklı nedenlerin sonucunda görülürler.
Parkinson Hastalığında Tedavi Seçenekleri
Parkinson tedavisinde ilk seçenek ağızdan alınan ilaçlardır. Tedavide kullanılan ilaçlar hastanın yaşı, hastalığın belirtileri ve evresine bağlı olarak belirlenmektedir. İlaç tedavisi ile beyinde azalan dopamin maddesinin üretimini arttırmak ya da sentetik dopamin maddesi içeren ilaçlar ile vücutta eksik olan dopamini tamamlamak hedeflenmektedir. İlaçlar mevcut şikayetlerin azalmasını sağlasa da hastalığın ilerlemesini önleyememektedir. İlaç tedavisi ile şikayetlerin ortadan kalkması ya da azaltılması sağlanmakta ve hastalık bulgularında ilerleme yavaşlatılabilmekte ve bulguların şiddeti azaltılarak hastanın yaşam konforu arttırılmaktadır. Ancak bazı kişilerde ilaç tedavisi yetersiz kaldığında ya da yoğun yan etkilerin gelişmesi halinde, ilaçların ince barsağa sürekli ve düzenli salınım sağlayan otomatik pompalar yardımı ile verilmesi ya da “beyin pili” adı verilen beyinde dopamin salınımını attıran cihazların ameliyatla takılması gibi alternatif tedaviler uygulanabilmektedir.
Hastalığa ait bulgular zaman içinde değişkenlik gösterebildiğinden ya da ilaç kullanımı ile ilişkili yan etkiler ortaya çıkabileceğinden, nöroloji uzmanı tarafından yapılacak periyodik muayeneler, bulgulardaki değişmelere göre kullanılmakta olan ilaçların değiştirilmesi veya dozlarının yeniden ayarlanması tedavi başarısı açısından önem taşımaktadır.